Aksaray’ın taşı toprağı altın
O sözün İstanbul’daki manası ile benim yazacağım konu tamamen birbirleri ile zıt olduğunu yazımı okuyunca göreceksiniz. İstanbul un taşı toprağı altın değil, şunu derseniz anlarım, İstanbul bir Osmanlı şehri ve buram buram maneviyat kokuyor derseniz anlarım. Ama o maneviyatın üzerinde ne kadar maneviyatı bizler koklatıyoruz orası da ayrı bir tartışma.
Geçtiğimiz günlerde ilimizin verimsiz toprağı olarak bildiğimiz bir yerde yetiştirilen meyve bahçesini gezdim buradan bahsedeceğim, ama önce İstanbul meselesine bir nokta koymak istiyorum.
İstanbul bir Avrupa şehri olmuş ve dünyanın neresinden olursa olsun insanlar buraya gezmeye geliyor. Dolayısı ile bazen nüfusu bazı ülkelerin genel nüfusundan fazla. Buradaki altın meselesi ne satarsanız satın ticaret yaparsınız, aç kalmaz karnınızı doyurursunuz manasında söylenen bir söz. Çünkü burada iş sahası ve ticaret yapma alanları her bölgesinde var, bundan dolayı da İstanbul’a göç yoğunlukta oluyor. Tespih ipi satın karnınızı doyurursunuz aç kalmazsınız.
Yani İstanbul’da tarım yapılmıyor ticaret yapılıyor. Taşı toprağı altından maksadım daha düne kadar ilimizde toprak analizi ve tahlili yapılmadığı için herkes arpa yâda buğday erek arazisini değerlendiriyordu. Ya şimdi bin bir çeşit ürün üretimi artık ilimizde yapılıyor.
Adana yolundan Armutluya sapan yol güzergâhı üzerinden giderken yolun solunda Köksallar maden var. Burası Refik Köksak dostumuzun, geçtiğimiz günlerde buraya davetli idik, gazetemiz sahibi Ali Südenem ve Naci Karaköy ağabeyle beraber bu maden fabrikasının arkasında elma ve Kayısı bahçesini gezdik. Gezimizde Tarım İl Müdürümüz Bestami Zabun ve müdür yardımcı Doğan İpek de vardı. Bahçe pek yoldan görünmüyor, biraz arkaya düşüyor.
Çaydan sonra bahçeye geçtik, inanın o kireçli toprak da aklınızın almayacağı bir şekilde kayısı ve elma ağacı büyütmüş. Hem de meyvelerini direk Fıransa ya ihraç ediyormuş. Aman yarabbi arpa bitmeyen topraklarda akıl almaz bir şekilde meyve bahçesi yapmış. Rahmetli Mahir hocamda ağaç ve meyveye meraklı idi, buradan zaman zaman bahsederdi. Bahsetmekte de gerçekten çok haklı imiş.
Ağaçların dikiminden tutun, vitamin ve gıdasına kadar burada dinledim. İl müdürümüz ile istişare yaparken birde ne görsem okumuş sağlıkçılarımızın hemen arkada 45 binden fazla yeni ağaçlar dikerek bahçe yaptıklarını gördük. Dr. Kazım Can, Dr. İlhan Babaoğlu ve eczacı Naim Perek beraberce yeni bir arazi alarak ıslah edip meyve fidesi dikiyorlar.
Burada dikkatimi çeken konu ise bilinçli tarım yapılırsa neler yetişiyor. Bilinçli tarımı hala bilinçli insanlar yapıyor. Benim köylü hemşerilerimde hala anam babam günü gördüğü ekime devam ediyor. Öyleyse konu İl Tarım Müdürlüğü yetkililerimize düşüyor, köylüyü yalandan aldatıp gelmeden bilinçli tarıma yönlendirecekler. Bilinçli tarımı bilen çiftçi yurt içi ve yurt dışına ihraç ederek para kazanacak. Benim zavallı köylümde yetiştirdiği sebze ve hububatını kendi pazarında satacak.
Satabilirse satacak satamazsa araba bulmam diye çöpe döküp evinin yolunu tutacak. Yok, böyle bir üreticilik, dünyanın hiçbir yerinde yok. Ey köylü uyan artık, seracılığa geç, yazın sebzenin ucuz olduğu dönemde sebze ekip pazara getirme, getir ama bunu tadını seracılıkla kışında çıkar para kazan. Verdiğin emek bir şeylere değsin, bilinçli tarım yap, anam babam usulü çiftçilik artık bitti.
Geçtiğimiz günlerde eskil bölgesinde bir çalışma nedeni ile bir hafta falan o bölgede idim. Bu bölgede de herkes arpa eker biçtirir on bir ay yatardı. Bir yayladan geçiyorum, adam karalâhana yetiştiriyor, bir başka yerde baktım dünya kadar alana havuç ekmiş, kamyona yükleniyor. Artık çölde nerde ise çiftçi artık tarlaya arpa buğdayı zor ekiyor. Pancar, yonca, kavun, karpuz, mısır, ayçiçeği, fiğ gibi birçok para edecek ekime yönelmişler. Çorak tarlalarda bir şey yetişmez diye yıllarca inatlaşan çölümüzün insanı toprak tahlili sonucu yaptığı ekimle para kazanmaya başladılar.
Çilek benim il bölgemde kar yağana kadar yetişiyor ve Türkiye’nin en lezzetli çileği. Hem de bu ekimi Güneydoğu illerinde gelen hemşerilerimiz Alanyurt da kiraladıkları tarlalarda yetiştiriyorlar.
Gezdiğim eskil yaylalarında şaşkınlığımı gizleyemediğim bir husus ise, nerede ise herkesin kapısında traktör, kamyon ve çifte taksi var. Evet, bilinçli tarım çiftçimizi zenginleştirmeye yetmiş. Bilinçli tarımla her toprağımız altın, bilinçli hayvancılık artık ilimizde bir geçim kaynağıdır.
Uzun lafın kısası, Aksaray’ın taşı da toprağı da altın, yeter ki bilinçli ekim yapmasını bilelim. Hala anam babam dönemi ekim yapan kardeşlerimizi toprak analizlerini yaptırıp bilinçli tarıma geçsinler. Omuz zoru kazancı bırakıp bilinçli tarımla kolay ekim yapılsın. Bakın Refik Köksal kardeşimize verimsiz topraklarda yetiştirdiği meyveleri Avrupa’ya satıyor, kendisini tebrik ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.