Aramızdaki abdestsizler!
Öte yandan Filikçi Yaylası’nda yaşanan olayda olduğu gibi kamunun hakkı olan meralar üzerinde akla gelmedik kavgalar yapılmakta ve işgal yarışları sürmektedir.
Kamu malından çalmanın vebali öylesine büyüktür ki, Hz. Muhammet (s.a.v), kamu malı çalmış, kimselerin cenaze namazlarına bile katılmamıştır. Zeyd b. Halid’in (r.a.) anlattığına göre: Hayber Savaşı sırasında ashabdan biri öldürülmüştü. Hz. Peygamber’e haber verildi. O, “Arkadaşınız üzerine namaz kılın!” buyurdu. Hz. Peygamber’in bu sözü üzerine, halkın çehresi değişmiş, Bunun üzerine Hz. Peygamber olaya şöyle açıklık getirdi: ”Arkadaşımız, Allah için cihad sırasında ganimetten çalmıştı!” Bunun üzerine, maktûlün eşyasını karıştırdık. Yahudilere ait boncuk kolyelerden iki dirhem bile etmeyen bir kolyeyi çalmış olduğunu gördük” (Muvatta, Cihad 23).
Hazine, belediye, vakıflar ve çeşitli kamu kuruluşlarına ait menkul veya gayri menkulleri şahsî menfaatler doğrultusunda kullanmak, üzerine izinsiz olarak bina yapmak, kamu malını çalmanın bir nev’idir. Çünkü kamu malı kapsamı içinde yer alan araziler, devlet adına tüm vatandaşların ve gelecek nesillerin malıdır. Halkı temsil eden devletin izni olmadan alınan kamu arazisi gasp edilmiş demektir. Böyle bir arazi üzerinde, izinsiz olarak bir şey yapılamaz. Allah Resulü’nün bu konudaki uyarıları şöyledir: “Bir kısım insan vardır ki, Allah’ın mülkünden haksız bir surette mal elde etmeye girişirler. Halbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir, başka değil”(Buhari, Hums, 7). “Kim bir karış miktarı bir yere haksız olarak sahip olursa, o yerin yedi katı boynuna geçirilir” (Buhari, Mezalim, 13).
Kamu hukuku içinde yer alan elektrik ve suların kaçak olarak kullanılması caiz değildir. Kul hakkı olan elektrik ve suyu kaçak kullananların, bu ülkede yaşayan bütün fertlerle teker teker helâlleşmeleri gerekir. Ancak tüyü bitmemiş yetimlerin de hakları olan bu kamu mallarının sahiplerini bulup onlarla helâlleşebilmek neredeyse imkânsızdır.
Kamu malını yiyen kimse, toplumun bütün bireylerine karşı suç işlemiş olmaktadır. Bu nedenle, bunları haksız yere almanın sorumluluğundan kurtulmak oldukça zordur. Yüce Allah, haksız yere başkasının malını yemeyi bütün insanlara yasaklamıştır. Kur’an-ı Kerim’de: “Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin” (Bakara, 188) buyrulmaktadır.
Sevgili Peygamberimiz de bir hadislerinde şöyle buyuruyorlar: ”Kimin üzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı hesap günü gelmeden önce helâlleşsin. Aksi takdirde o gün, salih bir ameli varsa, o zulmü nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden kimseye yüklenir.” (Buhari, Mezalim, 10). Diğer bir hadislerinde ise, Allah’ın huzuruna kul hakkı ile gelen kimseyi müflis olarak tanımlamaktadır (Müslim, Birr, 59-60) .
Görüldüğü gibi Allah’ın huzuruna kul hakkı ile çıkmanın, çok ağır bir vebali vardır. Böyle bir günahın Allah tarafından bağışlanması, hak sahibinin affetmesi şartına bağlanmıştır. Hak sahibi, ondan hakkını almadıkça veya bu hakkından vazgeçmedikçe, Allah kul hakkı yiyenin günahını affetmemektedir. İlâhî adalet bunu gerektirir. Kamu mallarına hıyanet de Allah’ın affetmeyeceği günahlardandır. Bu gibi kimseler dünyada hak sahipleriyle helâlleşip tövbe etmedikleri takdirde, ahirette hak sahipleri onlardan haklarını alacak ve Allah’ın huzurunda hesaplaşacaklardır. Şüphesiz kamu malını çalanların dünyada hak sahipleriyle helâlleşmeleri, hak sahibi olan diğer fertlerle helalleşmelerinden çok daha zordur. Çünkü devletin malı milletin bütün fertlerine aittir. Bütün fertlerle ayrı ayrı görüşüp helâllik almak ise çok zordur. Bu nedenle kamu hakkı konusunda gerek hizmet verenler gerekse hizmet alanlar çok duyarlı olmak zorundadırlar. Kamu hizmeti verenler, kamuya ait araç ve gereçleri kullanırken dikkatli ve duyarlı davranmalı, elektrik, su, kağıt, akaryakıt ve benzeri her türlü araç -gereçleri israf etmeden, emanet şuuru içerisinde kullanmalı, ücretle veya maaşla çalışanlar mesai saatleri dahilinde kendilerine verilen işi en verimli bir biçimde yapmalı, işgücü israfına sebebiyet vermemeli; görevini zamanında ve olması gerektiği şekilde yapmalı, rüşvet ve benzeri yolsuzluklardan sakınmalıdırlar. *
Netice olarak bu haftaki yazımızı bir soru ile tamamlamak istiyorum. Bu konuda İlçe Müftülüğü’müzün açıklamasına gazete ve sitemizde memnuniyetle yer verebiliriz.
Sorum şu: Kişi haram yoldan kazandığı para ile aldığı elbise ile namaz kıldığında o namazın kabul edilmeyeceği ifade edilir. Diğer taraftan yine hırsızlık yolu ile elde edilen örneğin bir koyuna besmele çekilemiyor. Peki kaçak su ile alınan abdest ve gusül abdesti kabul olur mu?
* (Dr. Muhlis Akar Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.