Bala: “Mimarlık, hemen hemen her filmin gizli öğesi konumundadır”
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesine ait sosyal medya kanallarında canlı olarak yayınlanan ve yönetimini, TYB Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Hüzeyme Yeşim Koçak’ın yaptığı programın konuğu Prof. Dr. Havva Alkan Bala idi.
Programa giriş yapan Hüzeyme Yeşim Koçak; “Güzel, seçkin eserlerin üzerimizde farklı bir etkisi, ayrı bir büyüsü vardır. Tek bir hikâye, tek bir dil, anlam içermez, türlü kisvelere bürünür; bambaşka duygular uyandırır. Mesela o şenlikli eski Yeşilçam filmlerinde, şehirleri bozulmamış çehresiyle görebilir, kent kimliğiyle, ruhuyla ilgili izlenimler edilebiliriz. Söz gelişi, İstanbul’un dokunaklı serencamı, dönüşümü belki de bizi hüzne boğar. Sevdiğimiz bir kitap.. filme alındığında, mekân, karakter işlemeleri, kurgu, üslupla ilgili çeşitlilik, kıyaslamalar, Sinema-Edebiyat ilişkisini hatırlatacaktır. Eser, ikinci bir hayata kavuşacaktır. Erbabınca yapılan katmanlı okumalar.. onların muhtevasındaki emeğe, iş birliğine, başka disiplinlerle, sanat dallarıyla olan münasebetine değinir. Ve hadisenin ne kadar geniş boyutlu, çok yönlü olduğunu ihsas ettirir. Felsefî, sosyolojik, psikolojik, politik ve insan meselelerine dair yaklaşımlar, bakış açıları ve düşünce kanallarıyla yapıt büyüyüp genişler. En mühimiyse.. nitelikli OKUMALAR sanırım.. Bizi bir algı zenginliğiyle, Varlığa karşı salt izleyici, pasif seyirci olma konumundan çıkarır. Sözümüzü ve hayatımızı zenginleştirir…” Diye konuştu.
Prof. Dr. Havva Alkan Bala, mimarlık uğraşının bina ve binaya dair konularla aslında sanıldığından daha az ilgisi bulunduğuna vurgu yaparak başlattığı konuşmasında, bina olmadan da mimarlıktan söz edilebileceğini anlattı. Her inşa edilen binanın, mimarî değer taşımadığını, ancak mimarî değer taşıyan her uğraşın yaşamda güzellik inşa ederek, merkeze hazzı, birliği ve hümanizmayı koyduğunu ifade etti. Mimari üretimler eğer insanı daha insanca bir noktaya taşımıyor, işe yaramıyor, evrenin bütünselliğine uyum sağlayamıyor ve zevk vermiyorsa, o yapılan eylemin mimarlık olamayacağını vurguladı. Bu bağlamda tanımladığı mimarlığın sinema ile ilişkisinde derinlemesine açıklamalar ve analiz edilmiş bağlantılar kurdu.
“Mimarlık, hemen hemen her filmin gizli öğesi konumundadır” sözleri ile sinema ve mimarlığın kullandıkları görsellik, hareket, montaj, çerçeve, kesme, kompozisyon, ışık, mekân, ses, ortak terminoloji ve yöntemsel benzerliklerini aktardı.
Sinema sanatının mekân kullanımı ile mimarlara nasıl ilham kaynağı olabileceğini 2010 yılında yönetmenliği Christopher Nolan tarafından yapılan Inception filmi üzerinden örnekledi. Filmlerin, binaları ve kentleri yeniden keşfetmek için bir rehberlik yaptığını ve sinemanın da mimarlığın da yaşamın içinde deneysel sahneler, durumlar ve mekânlar yarattığını ifade etti. Sinema ve mimarlık ilişkisinin temelinin insana ve hayallere dayandığını söyleyen Havva Alkan Bala; “Sinema, sadece kentte yaşayanların hayatlarının anlatımıyla kalmaz, aynı zamanda kamera aygıtının yardımıyla kentin görsel deneyimlerini de yansıtır…” dedi.
“Ortaya çıkarılan ürünlerde, iki sanatın birbirleriyle etkileşime girmesini mutlak kılmaktadır. Tüm sanatlar içinde mekân deneyimini aktarmakta en başarılı olanı sinema sanatıdır. Sinemada amaç, mekân tanımlamak ya da yaratmak değildir…” diyen Prof. Dr. Havva Alkan Bala, 2007 yılında Bruce Branit tarafından yazılan ve yönetilen “World Builder” filminin kısa bir analizini de yaparak konuşmasını tamamladı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.