Dünyadaki güzellikleri tüketmek
Birçok insan yaşamının sıradan ve monoton olduğundan şikayetçidir. Zira insanların büyük bir bölümünün hayattan beklentileri aynıdır. Böyle dünya hayatına sığ bir bakış açısı ile bakmak insanların hayattan ve nimetlerden alacakları zevki de yok etmektedir. İnsanların büyük bir bölümü bu şekilde yaşamaya o kadar alışmışlardır ki, bu sıradanlığı hayatın bir gerçeği sanmaktadırlar. Evrende yaratılan nimetlerin ve güzelliklerin farkında olmadan yaşayan insanların durumunu Rabbimiz bir ayetinde şöyle haber vermiştir:
İnkar edenler ateşe sunulacakları gün, (onlara şöyle denir:) “Siz dünya hayatınızda bütün ‘güzellikleriniz ve zevklerinizi tüketip-yok ettiniz, onlarla yaşayıp-zevk sürdünüz. İşte yeryüzünde haksız yere büyüklenmeniz (istikbarınız) ve fasıklıkta bulunmanızdan dolayı, bugün alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.” (Ahkaf Suresi, 20)
Samimi Müslümanların hayata bakışı ülfet içinde yaşayan insanlarınkinden elbette farklıdır. Müslüman, evrende Allah’ın insan için yaratmış olduğu nimetlerin ve güzelliklerin farkında olmaya çalışır. Yaşamının her anında, bunları görmeye ve üzerinde derin tefekkür etmeye çabalar. Bir tek maddi anlamdaki güzelliklerin değil, manevi güzelliklerin de şükrünü yapar. Örneğin yaşamındaki olayların hikmetlerini görmeye çalışır, her şeyin bir kaderle ve hayır içerisinde yaratıldığını bilir. Bütün bunlar Müslüman’ın dünyadaki neşe ve huzur kaynağıdır.
Ancak akıl ve vicdan ile fark edilebilecek bu güzellikler, diğer insanlar için özlem duyulan nimetlerdir. Bu yüzden samimi inananlar Allah’ın kendileri üzerindeki sürekli takibini hissederler. Bu, Müslüman’ın en büyük mutluluğudur. Bazen insanın düşündüğü bir şeyi yakın bir zaman sonra karşısında bulması, ettiği bir duanın karşılığını beklemediği bir anda alması veya işlerinin kendisine kolay olması ve rast gitmesi Allah’ın detaylarda yarattığı ve Kendi’sini hatırlattığı güzelliklerdir. Yani kişinin mucize görebilmesi için çok büyük olayların olmasına lüzum yoktur.
“Kullarım Beni sana soracak olursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin duasına cevap veririm. Öyleyse, onlar da Benim çağrıma cevap versinler ve Bana iman etsinler. Umulur ki irşad (doğru yolu bulmuş) olurlar.” (Bakara Suresi, 186)
Allah’ın kulları üzerindeki merhametine nankörlük ile cevap verenler elbette ahirette karşılığını alacaklardır. Bu yüzden insan, Allah’ın sonsuz gücünün ve ilminin yanında kendi acizliğini düşünüp, şükredici ve teslimiyetli bir ruh halinde olmalıdır. Rabbimiz insanların her anını yaratmakta, ihtiyaç duyduklarımızı merhametinin bir tecellisi olarak bizlere sunmaktadır. Yani insan her anını Allah’a muhtaç olarak yaşar. Ancak bunlar üzerinde derin tefekkür eden ve Allah’ın yüceliğini anlamaya çalışan insanlar O’nu hakkı ile takdir edebilecek ve samimi bir şekilde bağlanabileceklerdir. Bu teslimiyet insana ahirette sonsuz güzellik olarak döneceği gibi kişinin dünyada da mutsuzluktan ve sıkıntılardan uzak bir hayat yaşamasına vesile olacaktır. Elbette asıl olan Allah’ın rızasını kazanmak olacaktır.
"Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz." (Taha Suresi, 124)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.