Evlenilecek kadının vasıfları 3
Bir insan, Allah’ın taksimatına razı olursa kendine verilenlere şükreder. Dolayısıyla kanaatin sırrı şükürdür. Bu hususta Hz. Enes ((r.a.)) anlatıyor: Resûlüllah (a.s.) buyurdular ki: "Âdemoğlu için iki vâdi dolusu mal olsaydı, mutlaka bir üçüncüyü isterdi. Âdemoğlunun iç boşluğunu ancak toprak doldurur. Allah Tövbe edenleri affeder."[19]
Zikreden bir dil, kalbini Allah sevgisi ve korkusuyla doldurup kendisini iç disipline kavuşturan kişinin dilidir.
Ebu Musa (r.a.) dan, Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Rabbini zikreden kişiyle zikretmeyen kişinin misali, diri ile ölü gibidir.”[20] Kim Allah'ı zikrederse o insan’ın kalbi diridir. Allah’ı zikretmeyenlerin kalbi ölüdür. Suyun ağacı yeşerttiği gibi zikir de kalbi yeşertir. Çünkü Allah’ı zikredenlerin başına birtakım hastalıklar, kazalar, belalar geldiği zaman, Allah’tan geldiğini bilerek sabreder ve ona hamdederler. Âyeti Kerîmede: “O hâlde beni (ibadet ve itâatle) zikredin ki ben de sizi (sevap ve mağfiretle) zikredeyim...”[21] buyrulmaktadır.
Ona yeten bir ev, ailenin tehlikelerden kendilerini koruyacağı, huzurlu ibâdet yapacağı bir ev olmasıdır. Bazı kimseler der ki:”Başımı sokabileceğim kendi evim olsun da nasıl olursa olsun.”
Saliha bir hanım; evin neşe kaynağı, huzur havası ve iffet çadırıdır. Buna işaretle Enes (r.a.)’ten, sevgili Peygamberimiz buyurdu ki: “Kul evlenince dininin yarısını tamamlamış olur, geri kalan yarısı hakkında Allah‘tan korkup fenalıklardan sakınsın.” [22]
İnsanın evlenip aile yuvası kurmaktaki maksadı, Allah'ın rızâsını kazanmak olmalıdır. Peygamberimizin tavsiyesiyle salih saliha, eşlerle kurulacak bir yuvada mutluluk, daha kolay gerçekleşir.
Resûlüllah (a.s.) buyurdu ki: “Şüphesiz Allah sizin sûretlerinize ve bedenlerinize bakmaz. O, ancak sizin kalplerinize ve amellerinize bakar. Takva şuradadır diyerek, eliyle göğsünü işaret etti.” [23]
Ebu Hüreyre (r.a.)’den, Efendimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Dindarlığından ve güzel ahlakından hoşnut olduğunuz kimse (evlenmek niyetiyle) size geldiği zaman, onu evlendirin, eğer böyle yapmazsanız yeryüzünde bir fitne ve büyük bir fesat meydana gelir.”[24]
5. Bekâr Olması
Üveym İbnü Side (r.a.)’den, Resûlüllah (a.s.) buyurdular ki: “Bakirelerle evlenin; çünkü onların ağızları daha tatlı, rahimleri daha doğurgandır; azada râzı olurlar.”[25]
Allah’ın Resûlü (s.a.v.), bakire kimseyle evlenmeyi tavsiye etmiştir. Zira onunla ülfet etmek, sevişmek ve kendine bağlamak daha kolaydır. Câbir b. Abdillah anlatıyor: Resûlüllah bana “Evlendin mi?” diye sordu. Ben de “Evet.” dedim. “Dul mu, bakiremi?” dedi. “Dul.” dedim “Bakire alsaydın da birbirinizle sevişip ülfet etseydiniz ya!”[26] buyurdu. Burada denkliğin oluşmamasından
dolayıdır. Akla şu soru gelebilir; Resulullah niçin dul bir hanımla evlendi? Efendimizin durumuyla bizimki aynı kefeye koyulamaz, onun her şeyinde hikmetler vardı, Onun hayatını yani İslam tarihini okumadan anlayamayız.
İmam-ı Gazali merhum diyor ki: Bâkire ile evlenmede üç fayda vardır:
a. Bakire olan hanım, yalnız bir kocayı bilir ve sever onunla ünsiyet kazanır. Böylece muhabbet ve sevgi hasıl olur. Tabiatlar ilk dost üzerinde titizlikle duracak şekilde yaratılmıştır. Dul kadın ise, çoğu zaman önceki eşinde gördüklerine ters düşen bâzı hâllere râzı olmaz. Dolayısıyla da yeni efendisine buğz edip kin tutabilir. (İstisnalar kaideyi bozmaz.)
b. Bakire, kocası tarafından daha çok sevilmesine vesile olur. Çünkü insan, tabiatı icabı, dul bir hanımdan az da olsa ürker. Ve bu durumu hatırladıkça tabiatına ağır gelir. Hele bâzı tabiatlar bu konuda daha çok ürkektirler.
c. Bakire olan bir kadın, kocasından başkasına meyledemez. Çünkü sevgi ve muhabbetin en kuvvetlisi, birinci evlendiği erkekle olanıdır.
6. Denk Olması
Kelime olarak küfüv, denklik ve eşi olmak demektir.
Fıkıhta ise, evlenecek olan eşlerin, birbirlerine bazı konularda denk olmaları demektir.
Hz. Âişe (r.anhâ)’den: Resûlüllah Efendimiz, evlenecek olanları şöyle uyarıyor: “ Nütfeleriniz için (kadının) hayırlısını tercih edin, kendinize denk olanla evlenin, denklerinizin kızını isteyin.”[27] Şüphesiz karı-kocanın aile saâdeti, çocuklarının İslâm terbiyesi üzere yetişmesi, istikrarlı bir hayat sürmesi, İslâmî esaslara uygun ve denk olan bir eş seçimiyle gerçekleşir. İslâm hukuku, bu iyi niyetlerin gerçekleşmesi için, evlenecek gençler arasındaki denklik prensibine uyulmasını istemiştir.
Nitekim evlenecek gençler arasındaki ahlakî, içtimaî, iktisâdî sosyal ve kültürel seviye bakımından yakınlık ve diğer konularda denklik bulunması, kurulacak yuvanın sağlıklı ve huzurlu olmasını sağlayacak temellerdendir.
Mezhepler, evlenecek kişiler arasında dindârlık bakımından eşitlik bulunmasının kesinlikle gerekli olduğu görüşünde birleşmişlerdir. Bunun yanında Hanefîler, erkeğin soy bakımından, kadından daha aşağı olmaması gerektiğini söylemişlerdir. [28]
Buhârî, Rikâk 10; Müslim, Rikak 116, (1048); Tirmizî, Zühd 27, (2338).
[20] Buhârî; Daavat; 66.
[21] Bakara Sûresi, 2/ 152
[22] Beyhakî: C. 11, Sh. 465 H. No: 5246
[23] K. SitteTerc ve Şerhi.C. 9, Sh, 327. H, No: 1
[24] Sünen-i Tirmizi Tercemesi C, 2. S, 260 Bab 3 No: 1090
[25] K. SitteTerc ve Şerhi.C. 17, Sh, 191. H, No: 584
[26] Müslim ve Buhârî. C. 16, Sh. 17 H. No: 4690; Ebu Davud 1/477. Mısır 1952
[27] K. SitteTerc ve Şerhi.C, 17 Sh 209. H: 618
[28] Bekir Topaloğlu, İslâm’da Kadın, 48.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.