Müstahsil
Türkiye’de marka niteliğinde olan Konya un fabrikalarının önemli ve vazgeçilmez müşterileri arasında Eskilli müstahsiller gelmektedir.
Ülkemizin en kurak bölgesi olan Eskil bölgesinde, Türkiye’nin en zahmetli ve pahalı üretimi yapılmakta.
Geçtiğimiz haftalarda da yazdığım gibi hasat mevsiminde çiftçinin problemi amatör ve gözü para hırsı ile bürünmüş bazı biçer döver sürücüleri ile başlıyor.
Bu konuda örnek olarak bir çiftçinin yaşadıklarını ifade edebiliriz.
Çiftçinin, 110 dekar alanı biçer döverin 3 saat içinde biçmesini hayret içinde anlatması bu yılın özeti niteliğinde. Bu konuda yetkililer tedbiri mutlaka artırmalı. Babasının parası olan biçer dövere binip İsmail YK’nın “Bas gaza yavrum bas gaza, kim tutar seni bas gaza...” klibinin harman versiyonunu biçer döverle gerçekleştirmesine izin verilmemeli.
Üretici için önemli bir sorunda ürünü pazarlama mevzusu....
Çiftçi borçlanma dönemi olarak “harman” mevsimini seçmesi ile elindeki ürünü en ucuz olduğu zamanda elden çıkarıyor. Toku doyurmak zordur misali tüccarda ürünü alırken oldukça seçici oluyor. Arpası var, çavdarı var, sünesi var, kımılı var... diye başlıyor fiyat kırmak için.
Bir de işin garip tarafı birkaç büyük fabrikayı besleyecek kadar bu kadar kaliteli buğdayın yetiştiği Eskil’de profesyonel alım merkezi ya da şahısın olmaması. Eskil merkez ve yaylalarında alıcılar türedi. Söz konusu esnaflardan birisine satmak için buğday götüren bir üreticiye, değerlerini nasıl tespit ediyor? Soruma verdiği cevap oldukça manidardı. “Önce buğdayın rengine bakıyor daha sonra sağ ön dişi ile buğdayı kırıp içine bakıyor ve ona göre fiyat veriyor.” Adamdaki dişe ve göze bakar mısınız sayın seyirciler!
Bu durumdan hoşlanmayan birçok üretici soluğu Konya’da alıyor. Hatırı sayılır kamyon kirası ile ürününü Konya’ya götürüyor. İlkbaharda ekinken yağmur duası için çıktığı ürünü için sanki şimdi “öz” duasına çıkacak. Allah’ım ne olur buğdayın özü iyi çıksın da beni kapı kapı dolaştırma diye şoföre çaktırmadan içenden dua etmeyi ihmal etmiyor.
Birkaç fabrika turundan sonra ürününü en uygun bulduğu fabrikaya satıyor, ancak fabrikalarda hiç el değmeden her şey otomatik şekilde gerçekleştiriliyor ve buna rağmen çiftçiden kilogramda 2 kuruş hamaliye ücreti kesiliyor. Burada da insafa bak insafa diyesi geliyor insanın!
Koskoca fabrikanın umudu çiftçiden kesilen 2 kuruşa mı kaldı? Ancak buradan bu konuda oldukça dikkatli davranan, çiftçinin 2 kuruşunu kar saymayıp, ona göz dikmeyen Meram Un Fabrikası ve Alım Müdürü Tacettin Bey’e teşekkür etmek gerekir.
Bir diğer unsur ise kilogramda Ticaret Borsası’na kesilen 2 kuruş, Ticaret Borsası’na her yıl Eskilli müstahsillerden milyonlarca lira kesiliyor. Onlara da sormak gerek “Niye hiç Eskil’e yönünüzü dönüp o üretici için çalışma yapmıyorsunuz?”
Eskil’de kurulan iki yağ fabrikasının un fabrikası versiyonunun en kısa zamanda hayata geçmesi dileğimiz. Eskil sadece buğdayı yetiştiren değil, onu işleyen bir bölge olursa hem çiftçi ürününü daha iyi fiyata satacaktır hem de istihdam için önemli bir adım olacaktır.
Bir zamanlar faaliyette olan belediye un fabrikası birçok insanımızın sigortalı olarak çalışmasına katkı sağlamış ve çiftçinin elindeki az miktarda olan ürünleri bile uygun fiyata satmaları için vesile olmuştu.
Ülkemizde iklim özellikleri ile buğday tarımına elverişli olmayan bölgelerinin başında Trabzon gelir ve ilginçtir ki ekmeği ile meşhur olan bölgemiz de yine Trabzon’dur (Vakfıkebir ekmeği).
Eskil hububatın merkezi onun neyi meşhur?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.