Neredesin be gözüm?
Ahmet Kaya, ölümünün 10. yılında muhteşem bir geceyle anıldı. .
Türkiye 'Protesto'yu demokrasisinin 87. yılında öğrendi! Ahmet Kaya'yı ölümünün 10'uncu yılında anma gecesinde, 10 kişilik bir grup, hızını giderek artıran tipiye rağmen, dışarıda köşebaşını tutmuş ellerinde pankartlarla geceyi protesto etmeye çalışıyordu. Fakat hem tipi yüzünden hem karanlık bir yerde konuşlandıkları için (polis nazikçe yer göstermiş olmalı) ellerindeki pankartlar okunmuyordu. Ancak madem medenice protesto ediyorlardı yanlarına gidip okudum meramlarını: "Hainlere merhamet, mazlumlara ihanettir!" Gözüm, kim hain, kim mazlum çok karışık be!
* İçeri girmek neredeyse 29 Ekim Çankaya Resepsiyonu'na girmek kadar zordu. Davetliler kimisi protokol listesinde, kimisi basın listesinde diye (ve o listeler de ayrı kapılarda olduğu için) iki kapı arasında (ve sulu kar altında) mekik dokudu. Bu gecenin nezlesi bol olacak gözüm.
* Görevliler şimdiye kadar gördüğüm en kibar görevlilerdi. Bir Ahmet Kaya anma gecesinde insan garipsemeden duramıyor. İtilip kakılmaya çok mu alışmışız ne!?
* Girişte sağda "Medyada nefret söylemi" standı kurulmuştu. Büyük harflerle NEFRET ÖLDÜRÜR yazıyordu. Panolarda Ahmet Kaya hakkında atılmış manşetler ("Ayıp ettin gözüm" "Vay şerefsiz" "Şarkıcı değil bölücü") ve yazılmış köşe yazıları (Fatih Altaylı, Ertuğrul Özkök) asılıydı. Ana başlık "O'nu nefret söylemi öldürdü". Fatih Altaylı'dan "sigaranın zararları" konulu bir yazı daha gelir mi dersiniz?
* Bir başka köşeye Mihran Tomasyan'ın 'Çatallar' adını verdiği bir enstelasyonu konulmuştu. Ortada bir televizyon, televizyonda Ahmet Kaya klipleri oynuyor, yüz kadar çatal da televizyona doğru uçuyor! Çatallar tavana misina ile asılmış. Çarpıcı mı? Bir hayli!
* 'Çatallar' enstelasyonunu görünce insanın gözü tabii "özürcüleri" aradı. Mesela Serdar Ortaç gelseydi acaba özrü daha bir inandırıcı mı olurdu? Mehmet Aslantuğ dışında o meşum gecenin kadrosundan kimse yoktu. Karşı "çatal"dan korkmuş olabilirler mi?
Erdoğan gelmedi, Günay geldi
* Hükümetten bir tek Kültür Bakanı Ertuğrul Günay vardı. Başbakan son saatlerde gelmekten vaz geçti. (Yine yumurta korkusu mu?) İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu aradan sonra geldi.
* Protokolda Gülten Kaya, Sırrı Sakık, Osman Baydemir, Akın Birdal, Ufuk Uras oturuyordu.
* Geceyi Sırrı Süreyya Önder önce Kürtçe sonra Türkçe "Hoşgeldiniz" diyerek açtı. "Biri bilinmeyen biri bilinen iki dille açtım. Gerçi bilinen de bilinmiyor" diyerek KCK davasına atıfta bulundu.
* Önder'in konuşması her iki cümlede bir alkışlandı. En etkileyici cümlesi: "Güneşin sofrasında söylemek istiyordu. Öyleymiş gibi söyledi. Güvercin kasapları katline sebep oldu".
* Sırrı Süreyya Önder'den sonra sahneye çıkan Rojin, insanın yüreğini lime lime eden Kürtçe bir ağıt söyledi. Taş olsan, dağ olsan.. Yok dayanamazdın! Keşke herkesler duysaydı, duyabilseydi..
Protokola plastik kelepçe...
* Bir Ahmet Kaya şarkısıyla bir dans gösterisi yapan Mihran Tomasyan, gösterinin sonunda protokol sıralarına doğru plastik bir kelepçe attı. (Yumurtadan evladır elbette. Bir yumurta skandalına daha dayanamazdık) Fakat biz muhabirler o kelepçeyi kime attığına bir türlü karar veremedik. Kültür Bakanı Günay'a mı, Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir'e mi yoksa Gülten Kaya'ya mı? Hediye mi yoksa yine bir protesto mu? Soruldu ama adam gibi bir cevap alınamadı.
* Ümit Kıvanç'ın hazırladığı belgesel salon tarafından büyük bir coşkuyla, ilgiyle ve hüzünle izlendi. Ahmet Kaya'nın röportajları sırasında yaptığı esprilere gülündü, söylediği sözler alkışlandı.
* O uğursuz Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül gecesinin görüntüleri ekranda belirince salon, bir takım isimleri coşkuyla yuhalamaya başladı. Serdar Ortaç ve Hürriyet Gazetesi yuhlardan bol bol nasibini alanlardan.
* Televizyoncu Banu Güven'in şarkı da söyleyebildiğini, gitar da çalabildiğini bilmezdik, bu vesileyle öğrendik. Bunu da pek güzel yapıyormuş üstelik. Multi yetenek olmak başka şey. (Hayli bol alkış aldı.)
* Kerem Alışık, geceye isim veren ve Ahmet Kaya'nın da en sevilen şarkısı olan amcası Attila İlhan'ın "An gelir Attila İlhan da ölür" şiirini, "An gelir Ahmet Kaya da ölür" diye değiştirip okudu.
* Herkesin tek şarkı veya tek şiir okuduğu gece hayli geç saatlere kadar sürdü. Türkiye'nin sanat antolojisi gibiydi. Neyimiz var, kimimiz var sahnedeydi.
* En anlamlı sözü sokak röportajlarında bir amca söyledi: "Anma gecesi yapacaklarmış. İş işten geçtikten 10 yıl sonra özür dilesen ne olur.." Salon hüzünle alkışladı.. Bu da Türkiye'nin makus kaderi be gözüm. medyafaresi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.