Prof Acar, "Batı Yeni Dönemde İslam’ı Hedef Tahtasına Koydu"
İslamofobi, İslam karşıtlığı, batının ve batı medyasının Müslümanlara karşı tutumu ve İslam karşıtı örgütlenmeler konusunda görüşlerini dünya kamuoyu ile paylaşan Rektör Acar, İslamofobi’nin, dünya gündeminin en sıcak konularından birisi olduğunu kaydetti..
- İslamofobi ve Anti-İslamizm Kavramları İyi Bilinmeli -
Genel tanımlamalarla konuşmasına başlayan, İslamofobi ve Anti-İslamizm kavramlarından söz eden ASÜ Rektörü Acar, bu iki kavramın birbirine çok yakın ancak, birinin diğerinden, düşmanlık dozu olarak daha farklı olduğunu belirtti. İslamofobi’nin “İslam’a ve Müslümanlara yönelik çeşitli nedenlerle duyulan korku, endişe, uzak durma, gerginlik ve İslam’a karşı duyulan soğukluk” anlamına geldiğini, Anti-İslamizm kavramının ise “İslam’a ve Müslümanlara karşı bilinçli, organize ve sistemli bir düşmanlık yaratma çabası” olduğunu
ifade eden Prof. Acar, bu iki kavramın birbirine olan akrabalığının bilinmesi gerektiğinin altını çizdi. Geniş kitlelerin İslamofobi duygusunu anlamanın kısmen mümkün olduğunu, bunun bazı sebeplere dayandığını kaydeden Acar, “İslam’ı bilmemekten kaynaklanan bir tedirginlik olabilir ve bunu kısmen anlayabilirsiniz. İslam’a karşı negatif duyguların beslendiği bir coğrafyada, bir ortamda yetiştikleri ve anne-babadan, okuldan, çevreden İslam aleyhine birtakım bilgi ve telkinler verildiği için etki altında kalmış olabilirler ve bu da kısmen anlaşılabilir. Ama Anti-İslamizm denilen, İslam’a ve Müslümanlara karşı bilinçli, organize ve sistemli bir düşmanlık yaratma çabası, üzerinde esas olarak durmamamız gereken kavramdır. Batıda ya da farklı yerlerde aşırı grupların, Müslüman olduğunu iddia edenlerin veya şaibeli birtakım eylemlerin ardından bütün dünyada, kitle iletişim araçlarıyla bombardımana tutulduğumuz şey Anti-İslamizm kavramıdır” dedi.
- “İslam Eşittir Terör” Söylemi Hedef Saptırmak İçin -
Dünyada terör saldırılarının İslam’la özdeşleştirildiğini ve bunun aslında hedef saptırma olarak yorumlanabileceğini belirten Prof. Dr. Mustafa Acar, Soğuk Savaş sonrası dünyanın yeniden nüfuz bölgelerine ayrıldığını ve özellikle de enerji kaynaklarının yoğun olarak bulunduğu, enerji dağıtım kaynaklarının geçtiği coğrafyalarda çok şiddetli bir nüfuz mücadelesi olduğunu söyledi. İslam’la terörizmin yan yana getirilmesinin Müslüman ülkelerin çoğunda devam eden işgallerin, sömürülerin, iç savaş ve adaletsizliklerin bir anlamda kamufle edilmesi, dünya kamuoyunun dikkatinin başka yöne çekilmesi yahut o bölgede devam eden dış güçlerin müdahalelerini meşrulaştırma ve hedef saptırma gayreti olarak görülebileceğini anlatan Acar, “Bir eylemi Müslümanlar ya da Müslüman olduğu iddia edilen kişiler işlediği zaman hemen dini kimlikleri öne çıkarılıyor ve “Bunlar Müslüman teröristlerdir” deniliyor. Ama bunu bir Hıristiyan veya Yahudi yaptığı zaman aynı şeyler söylenmiyor, dini kimlikleri öne çıkarılmıyor ve sadece “Bireysel eylemler” denilip geçiliyor.
- Eylemi Hıristiyan Yapınca “Hıristiyan Terörist” Denilmiyor -
Bundan 10 yıl önce Amerika’da Oklahoma bombalaması olduğunu ve bunu iyi eğitim görmüş, Hıristiyan beyaz bir Amerikalının gerçekleştirdiğini anımsatan ve o saldırıda 350 civarında insanın öldüğünü kaydeden ASÜ Rektörü, “Buna hiç kimse “Hıristiyan Terörist” demedi. Daha birkaç yıl önce Norveç’te bir Hıristiyan 72 kişiyi öldürdü ve bunu bir nefret suçu olarak yaptı ama hiç kimse bu kişiye “Hıristiyan Terörist” demedi. İsrail’in eski Başbakanlarından İzak Rabin bir Yahudi fanatik tarafından öldürüldü ama buna hiç kimse “Yahudi Terörist” demedi. Yani bu eylemleri kişilerin dini inanışlarıyla özdeşleştirmediler ve onların dinini teröristlikle suçlamadılar. Ne zamanki Müslüman olan veya ardında Müslüman kimliğine yönelik birtakım izler bırakarak işlenen cinayetler -bunların kurgu olma ihtimali, gerçek olma ihtimali kadar yüksektir- yaşansa, o zaman hemen “İşte gördünüz mü İslam eşittir terörizm” deniliyor ve dikkatler hemen İslam karşıtlığına, İslam düşmanlığına çekiliyor” dedi.
- Bozuk Ekonomi ve Siyasetin Faturasını Müslümanlara Kesiyorlar -
Programda, dünyanın farklı coğrafyalarında ortaya çıkan İslam karşıtı yapılanmaların neden ortaya çıktığı konusunda da analizlerini paylaşan Rektör Acar, makro dengeler bozulduğunda batının suçlayacak birilerini aradığını ve hemen Müslümanlara yüklendiğini belirtti. 2008 yılında dünyayı etkileyen küresel iktisadi bir kriz çıktığını ve bu krizin “1929 Dünya Bunalımı” sonrası, kapitalizmin gördüğü en büyük kriz olduğunu ifade eden Acar, Avrupa ekonomilerinin pek çoğunun bu krizden ciddi biçimde etkilendiğini söyledi. Krizle birlikte altından kalkılamaz boyutlarda dış borçların ortaya çıktığını, işsizliğin tavan yaptığını, buna bağlı olarak dengelerin bozulduğunu anımsatan Prof. Acar, “Makro dengeler çok bozulduğu zaman birileri, olan bitenin faturasını kesecekleri, suçlayacakları bir yerler arıyorlar. Böyle durumlarda Avrupa’da yaşayan Müslüman azınlıklar günah keçisi haline getiriliyor, yaşanan işsizliğin müsebbibi onlarmış gibi bir hava yayılıyor. Bu havayla birlikte aşırı sağcı politikacılar, partiler yükselişe geçiyor; İslam’a karşı duyulan korku ve nefret oya tahvil edilmeye çalışılıyor. Yani kendi ekonomilerindeki ve siyasetlerindeki düzensizliklerin faturasını Müslüman azınlıklara kesmeye çalışıyorlar. Pegida’nın ortaya çıkışı da, Avrupa’nın birçok ülkesinde aşırı sağ partilerin yükselişi de, radikallerin parlamentolarda söz sahibi olmaya başlaması da bu olguyla bağlantılıdır” dedi.
- Yeni Bir Düşman Aranıyordu, İslam Hedef Tahtasına Konuldu -
Meseleyi uzak ve güncel tarihten örneklerle detaylandıran ve batının bir düşman oluşturma çabasında olduğunu vurgulayan ASÜ Rektörü Prof. Dr. Mustafa Acar, 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Sovyet Bloğunun dağılmasıyla dünyanın yeni evreye girdiğini, Soğuk Savaş’ın sona erdiğini ve Komünizm’in bir tehlike olmaktan çıktığını belirtti. Bunların ardından batı sisteminin varlığını meşrulaştıracağı yeni bir düşmana ihtiyaç duyduğunu ifade eden Acar, “Huntington “Medeniyetler Çatışması” tezinde “Dünyada birkaç medeniyet kaldı ve bunların birbiriyle çatışması kaçınılmazdır” dedi ve İslam’ı bir hedef tahtası olarak ortaya koydu. Salman Rüşdi olayını çok istismar ettiler, özellikle 11 Eylül saldırısı bütün dünya kamuoyunu, İslam’a ve Müslümanlara karşı dolduruşa getirmek için kullanıldı. Tüm bunların ardından Afganistan ve Irak işgal edildi, 2009’dan beri Suriye karışık ve iç savaş halinde, Mısır’da demokrasiye geçildikten sonra askeri darbe desteklendi… Yani batının yeni paylaşım savaşında İslam’ı hedef tahtasına koydular. İslam ve Müslüman karşıtlığını besleyen, İslam nefretini körükleyen olayların ardı arkası kesilmiyor. Bunların pek çoğu da şaibeli, tam olarak aydınlatılamamış hadiseler” dedi.
- Kimlikler Torpidoda, Koruma Altındaki Binaya Saldırılıyor -
Charlie Hebdo olayının ardından liderlerin bir araya geldiğini ve 3 gün sonra olayı araştırmakla görevlendirilen Polis Komiseri’nin ölü bulunduğunu söyleyen Acar, şaibeli durumlar olduğunu belirtti. Komiser’in ölümüne “intihar” denilip geçildiğini söyleyen Rektör Acar, “Enteresandır, daha önce yayınladığı karikatürler nedeniyle koruma altında olan, özel güvenlik tedbiri alınmış bir yere 3 silahlı kişi elini kolunu sallayarak geliyor ve bunlar arabalarının torpido gözünde kimliklerini unutuyorlar. Yani şaibeli hadiseler var. Öyle anlaşılıyor ki bu tip bireysel olaylar İslam nefretini, Müslüman düşmanlığını körüklemek için çok güzel bir bahane olarak kullanılıyor. Bu olaylar Ortadoğu’da yaşanan düzensizlikler, işgaller, iç savaşlar ve dış müdahaleleri meşrulaştırmak için bir araç olarak kullanılıyor. Bu gibi olaylar olunca “İslam bir terör, kavga dinidir ve biz esas olarak terörle mücadele ediyoruz” diyorlar. Böylelikle orada insanların yaşadığı trajediler örtülüyor, görmezden geliniyor” dedi. Şaibeli eylemlerin, dikkatlerin başka yerlere çekilmesi için yapıldığını söyleyen Acar, şöyle devam etti: “Paris’te 17 kişi öldürüldükten sonra ortaya çıkan tepkiyi tüm dünya gördü. Afganistan’da 1,5 milyon insan öldü, Irak’taki ölü sayısı 2 milyona yaklaştı, Gazze’de sadece birkaç ay önce yapılan bombalamalarda çoğu kadın ve çocuk 2 bin 700 sivil öldürüldü. Bunların meşrulaştırılması ve dünya kamuoyunun dikkatinin farklı noktalara çekilmesi lazım ve işte bunun için şaibeli eylemler yapıyorlar.”
- Küresel Medya, Duyulmasını İstediği Şeyleri Manşet Yapıyor -
Şubat ayının ilk haftasında Kanada’nın çeşitli kentlerinde verdiği seri konferanslardan söz eden ve orada kendisine “Siz “İslam terör dini değildir, barış ve esenliktir, yakıp yıkmak değildir” diyorsunuz. Müslümanların işlediği ya da onlara mal edilen eylemleri neden yüksek sesle kınamıyorsunuz?” diye sorulduğunu belirten ASÜ Rektörü, şöyle konuştu: “Biz bunu en üst düzeyde protesto ediyor, lanetliyoruz. Charlie Hebdo olayından sonra Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız, Diyanet İşleri Başkanımız ve konuyla ilgili bütün üst düzey yetkililerimiz İslam’ın terör dini olamayacağını, hiçbir terör eyleminin hangi amaçla, kim tarafından ve neye yönelik yapılırsa yapılsın tolere edilemeyeceğini, meşrulaştırılamayacağını üstüne basarak söylediler. Sayın Başbakanımız Paris’teki yürüyüşe katıldı. Bunlar manşetlerden görülmedi. Dünya çapında kitle iletişim araçları ağı var. Bunlarda insanların duymasını istedikleri, İslam’ın ve Müslümanların aleyhine olan konuları bire beş katarak ve aşırı abartılı bir şekilde manşetlere alıyorlar. Ama bir yerde Müslümanlar öldürülünce, kurban Müslümanlar olunca manşete çıkmıyor ve dünya kamuoyu bunları duymuyor.”
Acar, yaklaşık 25 dakika boyunca TRT TÜRK ekranlarında “Canlı Gündem” programının sunucusu Yavuz Özdemir’in sorularını yanıtladı.
haberfark.net
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.