Sevgiyi doğru anlamak
Gerçek sevgi anlayışında kişi, insanları, diğer canlıları ve nesneleri, Allah’a olan sevgisinden, O’nun bir tecellisi olarak gördüğünden sever. Allah’ı ise ilmin ve gücün kaynağı olarak herkesten ve her şeyden daha çok sever. İşte bu sevgi anlayışına sahip kişiler müminlerdir. Müminler, Allah’ın bir emri olarak, sevmesini emrettiği kişileri sever, diğerlerine buğz ederler. Bu yüzden müminler peygamberleri, uyarıcıları ve tüm Müslümanları çok severler. Müslümanlar, Allah’ın güzel ahlakını üzerlerinde tecelli ettiren nadide insanlardır. Doğal olarak Müslümanların kalbinde birbirlerine karşı özel bir sevgi oluşur. Bu sevgiyi de Müslümanların kalbinde Allah yaratır.
Kuran, bunu, "iman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır" (Meryem Suresi, 96)
Diğer sevgi anlayışı da, Allah korkusundan uzak yaşayan insanların yaşadığı sevgidir. Bu sevgide Allah’tan bağımsızlık vardır. Kişi insanları, diğer canlıları ve nesneleri tamamen nefsinden dolayı sever. Bu yüzden bu sevgi anlayışında aşk, sevgi ve saygı sahte, duygular geçici ve tatminsizdir. Böyle bir sevgi anlayışının sonucunda kişi mutlu olması gerekirken, şirke dayalı olan bağlılığından ötürü mutsuz, çıkmazda ve bunalımdadır. Bu sevgi insana dünyada kayıp getirdiği gibi, ahirette de en büyük acıyı ve kaybı yaşatacaktır.
İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eşve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür. O zulmedenler, azaba uğrayacakları zaman, muhakkak bütün kuvvetin tümüyle Allah'ın olduğunu ve Allah'ın vereceği azabın gerçekten şiddetli olduğunu bir bilselerdi. (Bakara Suresi, 165)
İslam’ı yaşamak isteyen insan, sevgi anlayışını da Allah’ın hükümlerine göre düzenlemelidir. Bunun için de Rabbine olan sevgisini ve korkusunu güçlendirmelidir. Eğer kişi, kalbinde Allah’a olan sevgisini güçlendiremezse, eskiden yaşadığı sevgi anlayışını yaşatmaya çalışır. Şükretmeyen insanlara karşı bir hayranlık ve bağlılık duyabilir. Ancak şu konu yanlış anlaşılmamalıdır; elbette Müslüman her insana saygı duyar, adaletli olur. Fakat içten sevgisi Allah dostu Müslümanlara karşıdır. İslam’ı tam olarak kalbine yerleştiremeyen insanlar, Allah sevgisini kalplerine tam yerleştirmedikleri için, manevi boşlukları olur. Bu manevi boşluklarını İslam dışı olan boş işlerle doldurmaya çalışırlar. Rabbimiz bir ayetinde müminlerin sevgi anlayışlarını şöyle haber vermiştir:
Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir kavim (topluluk) bulamazsın ki, Allah'a ve elçisine başkaldıran kimselerle bir sevgi (ve dostluk) bağı kurmuş olsunlar; bunlar, ister babaları, ister çocukları, ister kardeşleri, isterse kendi aşiretleri (soyları) olsun. (Mücadele Suresi, 22)
Eğer bir Müslüman, Allah’ın hükümlerini gözetmeyen insanlara karşı kalbinde derin bir sevgi duyuyorsa, bu, imanının zayıflığının bir göstergesidir. Eğer bu kişi, bu tutumuna bir son vermeyecek olursa, ahirette bu insanlarla aynı şekilde sorgulanabilir.
Müslüman’ın doğru olan sevgiyi öğrenmesi Allah’ın izniyle çok kolaydır. Bu sevgi, kişinin kalbinde Allah’ın dilmesi ile oluşacaktır. Bu yüzden Müslüman’ın yapması gereken sadece Allah’a olan sevgisini, korkusunu güçlendirmesi ve hükümlerine titizlik göstermesidir. Allah’a olan sevginin güçlenmesi içinse O’nu tanımak ve gücünü idrak etmeye çalışmak gerekmektedir. Bu anlamda yaratılış delilleri, kader ve yaratılan olayların hikmetleri üzerinde derin tefekkür etmek önemlidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.