Süt Misir!
Kömürde közlenmiş yahut suda haşlanmış mısır satan fark etmez mısırcılar, genellikle büyük hayaller ve umutlarla başlanan bir işin yolunda gitmemesiyle son umut olarak yakmıştır o ateşi…
Mısır satan birkaç kişiyi yakinen tanıdığımdan onlarla ilgili son günlerde kaygım bir hayli arttı; çünkü bu insanların küresel ekonomiyle boy ölçüşecek takatleri yok. Eskiden işini kaybeden insanlar hiç bir şey yapamazsam “mısır satarım” derdi. Bu iş de artık diploma istiyor, yetenek istiyor, yakında navigasyon aleti kullanabilen elaman isteyebilir.
Tanıdık mısırcının ilki Hasan Kiya Yörüklerinden Hasan Amca; Hasan amca davar sürüsünü satıp, eşeğini ve köpeğini komşusu Hodulu’nun Mehmet’e verdikten sonra şehirde tutunacak bir el aramış fakat bulamamış, son umut demirci Ümit’e yaptırdığı tezgâhını almış ve Lise caddesinde Mısır satmaya karar vermişti. İlk kez ondan duymuştum; “süt misir! Süt misiiiirrr!” sözünü…
İkincisi bir halk ozanı… Halk ozanlarının sesinin susturulduğu yahut pop müziğin gürültüsünden onların seslerini duyamadığımız şu günlerde Ozan Alparslan’ı hatırladım ve bu anımsama biraz buruk oldu; zira ozan artık yöresi için Türküler okumayı bırakmış, üzerindeki yakasız yeleğini çıkarmış ve hilal şeklindeki bıyığını da kesmiş, köprübaşında
“süt misiiirrr! ” diye bağırıyor. Kim bilir! Belki durumuna nameler yakıyordur şimdi.
Son mısırcı Manavgat- Antalya karayolu kenarında yaz kış dumanı tüten Fener Bahçeli Mümine abla. Abla’nın durumu diğerlerinden biraz farklı; o kardeşleri okuyabilsin diye kırk yaşını geçmesine karşın hiç evlenememiş, erken ölen babasının yerine geçmiş ve o gün bugün çalışıyor.
“taze, sıcak sıcak darım var, ablası buyrun!”
“nası bişey isteridin, yumuşak mı olsun yoğusama dişe biraz değsin mi?”
Son günlerde amcaların, ozanların, ablaların yerini üniversite öğrencileri, bakımlı bayanlar ve sık baylar aldı. Sokakların en kalabalık noktalarında, GDO’lu olup olmadığı uzmanlar tarafından tartışılan dondurulmuş, ithal mısırlar boy boy bardaklar halinde satılıyor. Arabası ayrı pazar, mısırı ayrı pazar, sosları ayrı pazar, korkarım bunlar bari Çin malı olmasın.
Her şeyde olduğu gibi mısırda da üçüncü nesil tabirler yer alıyor, artık odun ateşinde közlenmiş mısırların yerini bardak mısırlar yahut tane mısırlar almış durumda, yani olan yine bizim memed’e olmuş durumda. Gün geçmiyor ki eskiden günümüze devam eden bir meslek yahut zanaat yerini süper, hiper veya gross marketlere, şirketlerine bırakmasın.
“bardakmisir.com adresine tıklayın size en yakındaki misirci içine bol acı sos ve insan vücuduna zararlı ne kadar madde varsa içine döküp hemen sana big boy olarak sunsun” diye bir sesli mesaj alırsanız şaşırmayın…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.