I. Sünnet Vahiy İlişkisi
Daima vahyin kontrolü altında olan Hz. Peygamberin diğer insanlardan farkı, onun Vahiy kaynaklı olmayan söz, fiil ve takrirlerinin de ilâhî kontrolden geçmiş olmasıdır. Yani onun basit sayılabilecek kusurları da Allah(c.c.), tarafından düzeltilmiştir.Hz. Peygamberin Sünnetinin vahiy olup olmadığı tarih boyunca devam eden bir tartışma konusudur. Konu hakkındaki görüşler, “Sünnetin tamamı vahiydir veya değildir yahut bir kısmı vahiydir” şeklinde üç grup altında toplanabilir.
a.Sünnetin Kur’an gibi vahiy olduğu konusunda görüş serdeden âlimler, Hz. Peygamberden rivâyet edilen, “Bana Kur’an ve onunla beraber, onun misli/benzeri verildi.”hadisi ile TâbiîdenHassân b. Atıyye’nin (ö. 120?/737), “Cebrâil (a.s), Rasûlüllah’a (s.a.s.) Kur’an’ı indirdiği gibi Sünneti de indirirdi ve ona Kur’an’ı öğrettiği gibi Sünneti de öğretirdi.”haberini referans olarak kullanmaktadırlar. Bu iki rivâyet, Cebrâil’inSünnetin tamamını indirdiği şeklinde anlaşılabileceği gibi, bir kısmını indirdiği şeklinde de anlaşılabilir. Çünkü rivâyetlerin hiçbirisinde Sünnetin/Hadislerin tamamını Cebrâil’in indirdiğine dair her hangi bir ibare bulunmamaktadır.
b. Sünnetin/Hadislerin ilâhî vahiy ile hiçbir ilgisinin olmadığını iddia edenler ise, yok denecek kadar azdır.
İbn Abbas’ın (ö. 68/687) “Lâ vahye ille’l-Kur’an: Kur’an’dan başka vahiy yoktur.” sözü, Sünnetin vahiyle hiçbir ilişkisi olmadığı görüşünü savunanların kullandıkları bir delildir. “Kur’an’dan başka vahiy yoktur” sözüyle, İbn Abbas, Kur’an’ın bizzat kendisini kastetmektedir. Yani Kur’an’ı Kerim dışında Kur’an vahyi yoktur. O, bu sözüyle, Kur’an’ın vahyin mertebelerinin en yücesi olduğunu kastetmiştir ki bu mertebelerden bir kısmı Kur’an’dır, bir kısmı da Kur’an değildir.
c. Sünnetin bir kısmının vahiy olabileceği görüşünü savunan üçüncü grup, mutedil bir yol takip ederek Sünnetin hem ilâhî hem de beşerî unsurlar taşıdığını kabul etmektedir. O halde Sünnetin bir kısmı vahiy mahsulü, bir kısmı ise Hz. Peygamberin içtihatları şeklinde ikiye ayrılabilir.”
“Sünnetteki beşerî unsurlar ve Hz. Peygamberin İçtihatları hakkında pek çok şey söylenmiş ve bu konuda müstakil çalışmalar yapılmıştır. Sünneti oluşturan muhtevanın hangi kısmının vahiy, hangi kısmının içtihat ürünü olduğunu gösteren bazı ipuçları olsa da bunu kesin olarak bilmek pek mümkün gözükmemektedir. Ancak bu görüş sahipleri, vahyin kontrolünde olan bir Peygamberin söz konusu olduğunu ve onun re’y ve içtihatlarının da sıradan bir insanın re’y ve içtihatlarından farklı olduğunu vurgulamayı da ihmal etmemişlerdir. Nitekim Dihlevî, Rasûlüllah’ın içtihadının vahiy mesabesinde olduğunu kabul etmektedir.
Şâtıbî (ö. 790/1388): Hadis; ya katkısız Allah’tan gelen bir vahiydir, ya da Hz. Peygamber (s.a.s.) tarafından yapılmış bir ictihattır. Ancak bu durumda o, Kitap ya da Sünnetten sahih bir vahye dayandırılmış ve onun kontrolünden geçmiştir. Her iki takdire göre de hadisin Allah’ın kitabı ile çelişki halinde olması mümkün değildir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) kendi heva ve heveslerinden esinlenerek konuşmaz; onun konuşması ancak kendisine ilkâ edilen bir vahiydir.
Bununla birlikte rey ve içtihat kavramlarının Rasûlüllah’ın (s.a.s.) hadisleri için kullanılması ne kadar uygundur?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.