Zulme Uğrayanın Sabrı ve Allah’ın Adaleti

Görüyoruz da elimizden bir şey gelmiyor. Peki, biz görüyoruz da Yüce Rabbim görmüyor mu? Elbette bizi yaratan, onların zalimliklerini gördüğü gibi, masumların zulüm gördüğünü de görüyor. Kimisi bu dünyada iken bunun karşılığını görecek, kimisi huzuru mahşerde cezasını görecektir. Hiçbir zalimlik cezasız kalmayacaktır.

Günümüzde, zengin ve makam sahibi insanlar çoğu zaman mazlumları ve zayıfları eziyorlar. Tabii bu her makam sahibi ve zengin için geçerli değildir, fakat hayatın içinde yaşadıklarımızda bunlara sıkça rastlıyoruz. Hiçbir mazlumun ahı kalmaz. Zamanı geldiğinde, mazlumun ahı bir şekilde çıkar, aheste aheste.

Eğer çalıştırdığımız insanları zayıf diye ezer, haksızlık edersek, bir gün mutlaka bunun ahı çıkacaktır. Tabi haksızlık yapmadan, mazlumu koruyup zalimi desteklemezsek, bunun da farklı mükâfatını göreceğiz.

Geçen gün İbrahim Hakkı Hazretleri’nden hikâyeler okurken, çok hoşuma giden bir kıssaya rastladım. Bir testiye karşılık hayatından olan zalimin hikâyesini sizlerle de paylaşmak istiyorum. Belki bu kıssa bazılarına güzel bir örnek olur ve ders alırız.

Erzurum’un büyük velisi İbrahim Hakkı Hazretleri, çocukken İsmâil Fakîrullah Hazretlerine teslim edilir. İyi bir terbiye alması için çocukluğunun önemli bir kısmını Fakîrullah Hazretlerinin yanında geçirir. Bir gün eline aldığı bir testiyle çeşmeye gider, su doldururken oraya bir atlı gelir ve “Çekil bakayım önümden, be çocuk!” diyerek İbrahim Hakkı Hazretlerini azarlayıp atını çeşmeye sürer. İbrahim Hakkı Hazretleri de testisini alıp kenara çekilmeye çalışırken, atını mahmuzlayan adam onu köşeye sıkıştırır. Testisini bırakıp, kendisini kurtarmak zorunda kalır ve bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar. Ağlayarak hocasının huzuruna gelir ve şöyle der:

“Çeşmeden su alırken, atını koşturarak gelen biri, atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de kırdı!”

Hocası sorar:
“Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?”
“Hayır, hiçbir şey söylemedim,” der.
“Çabuk git ve o adama bir-iki laf söyle!” der hocası.

İbrahim Hakkı Hazretleri gider, çeşmenin başında atını tımar etmeye başlayan adamın yanına varıp bekler. Ancak bir türlü terbiyesini bozup da “Benim testimi niye kırdın zalim adam!” diyemez. Dönüp gelirken hocası Fakîrullah Hazretleri sorar:
“Ona bir şeyler söyleyebildin mi?”
“Söyleyemedim efendim; niyetlendim, fakat bir türlü dilimi çevirip de ağır bir söz sarf edemedim!”
Hocası bağırarak, “Sana diyorum, çabuk git ve o adama bir şeyler söyle, mukabele et! Yoksa sonu felâket olur!”

İbrahim Hakkı Hazretleri, bu defa kararlı bir şekilde koşarak çeşmenin başına gelir. Fakat bir de bakar ki, testisini kıran adamı, kendi atı attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlamış ve ölü olarak yatmaktadır. Koşarak hocasına bu vahim durumu anlatır. Hocası bu hâle üzülerek şöyle der:

“Vah vah! Bir testiye bir adam! Üzüldüm buna doğrusu!” der. Huzurundakiler, bunun neden üzüldüğünü anlayamayınca büyük veli şöyle izah eder:
“O atlı adam, İbrahim Hakkı’ya zulmetti. Zulme uğrayan ise tek kelimeyle dahi olsa mukabelede bulunmadı, zalimi Allah’a havale etti. Allah Teâlâ da gayretine dokunup, zalimi cezalandırdı. Eğer İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık verip, ona bir şeyler söyleseydi, ödeşeceklerdi. Fakat İbrahim, büsbütün mazlum oldu. Ben ise o zulme karşılık vermek için uğraşıyordum, ama maalesef muvaffak olamadım.”

Sonuç olarak, zulme uğrayan bir insanın sabrı, Allah’ın adaletini çekip çıkarır. İbrahim Hakkı Hazretleri’nin sabrı ve tevazusu, zalime karşılık vermek yerine her şeyi Allah’a havale etmesi, ona büyük bir mükâfat kazandırmıştır. Bizler de hayatımızda karşılaştığımız zulüm karşısında sabırlı olabilirsek, her şeyin bir gün adaletle çözüleceğine inanmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Erdoğan Kaya Arşivi