
Erdoğan Kaya
Gerçek Dostluk Nedir?
Çoğu dostluklar bir süre sonra çeşitli sebeplerle sona erer, menfaatler çakıştığında ise insanlar arkasından bıçaklanmış gibi hissedebilir.
Gerçek dostluk, ömür boyu sürebilecek, zamanla pekişen, güvenin ve sadakatin temel olduğu bir bağdır. İşte buna "kadim dostluk" denir. Kadim dostluk, yıllar geçse de bitmeyen, geçmişe dayanan bir dostluktur. Menfaatlerin etkisiyle kurulan dostluklar ise genellikle kısa süreli olur; çünkü menfaatler bir noktada çatışmaya başladığında, dostluklar da sona erer. Günümüzde sürekli birlikte vakit geçiren insanlar arasında bile, ne yazık ki, çok kısa zamanda düşmanlıklar doğabiliyor.
Bir zamanlar sırlarını paylaştığınız, her şeyini bildiğiniz, aranız açılsa bile sırrını ömür boyu koruyacak olan insan gerçek dosttur. Böyle bir dostluğu anlatan bir yaşam hikâyesi paylaşmak istiyorum. Belki, bu hikâye, bazılarınıza dostluğun ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatır. Bu hikâyeyi ben de yaşadım ve bana dost olarak gördüğüm bazı insanlardan darbe yedim. Bu yüzden şimdilerde, sadece birkaç dostum var, diğerleri ise arkadaşlarım. Şimdi size bu hikâyeyi anlatayım: Yaramaz bir oğlu olan Ahmet amca, oğlunun kötülüklere bulaşmasını engellemeye bir türlü başaramıyormuş. Oğlu bir gün, “baba, bunu dostlarım için yaptım” demiş. Bir gün Ahmet amca, oğlu Ömer’i karşısına alıp sormuş: “Oğlum, gerçekten kaç tane dostun var?” Ömer, “Baba, sayısını bilmiyorum, o kadar çok ki, hepsi benim dostlarım. Her biri benim için her şeyi yapar” diye cevap vermiş. Ahmet amca, “Bak oğlum, ben sadece iki dostum olduğuna inanırım. Bir insanın bu kadar dostu olamaz, onlar senin dostların değil, arkadaşlarındır” demiş. Baba, oğlu itiraz edince, cüsseli bir hindiyi kesip, kanlı torba içine koymuş. Ömer’e, “Bak oğlum, bu kanlı torbayla, en çok sevdiğin dostlarının kapısını çalmaya başla” demiş. Ömer, elindeki kanlı torbayla dolaşıp dostlarının kapısını çalmış. Her biri, Ömer’i kanlı torba ile görünce, “Adam öldürdü, kesinlikle görmedik, kapıyı açamayız” diyerek kapıyı yüzüne kapatmış. Ömer eve döndüğünde, Ahmet amca, “Şimdi oğlum, benim iki dostumdan birisinin kapısını çal ve ona bu torbayı götür. Onun selamını ilet” demiş. Ömer, babasının verdiği adresi bulup kapıyı çalmış. Kapıyı açan kişi, Ömer’i tanıyıp, “Sen Ahmet’in oğlusun, doğru mu?” diye sormuş. Ömer, “Evet, doğru” deyince, kişi onu içeri almış. Ömer’i sarımsak tarlasına götürüp, torbayı gömmüş. Sonra sarımsakları tekrar dikerek, babasına selam söylemesini istemiş: “Babama selam söyle, sarımsak tarlası emin ellerde” demiş. Eve dönen Ömer, babasına olanları anlatmış ve selamı iletmiş. Ahmet amca, “Şimdi dur, işin bitmedi” demiş. Bu sefer, Ömer’in aynı şekilde arkadaşlarının kapılarını çalıp, onlara birer tokat atması gerektiğini söylemiş. Ömer, bu fikri zor kabul etmiş ama sonunda babasının dediğini yapmış. Her gittiği arkadaşı, bir sopa ile onu göndermiş. Sonra Ahmet amca, “Şimdi gidip aynı şeyi benim dostuma yapacaksın” demiş. Ömer zor bir şekilde de olsa bu isteği kabul etmiş ve babasının dostunun kapısını çalmış. Dost, tokadı yediği halde, yüzü kızarmış ve “Babama selam söyle, bir tokada sarımsak tarlasını satacak kadar kötü bir dost değilim” demiş. Ömer, bu olaydan sonra çok şey öğrenmiş. Babasına sarılarak, “Gerçek dostluğun ne olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum” demiş.
Dost bulmak gerçekten kolay değildir. Sizi soruyorum, sizce gerçek dost sayınız kaçtır?
Benim on parmağımı geçmez, çoğu zaman dost bildiklerim bizi sattı.
Sonuçta, gerçek dostluklar zamanla olgunlaşır ve güvenle pekişir. Dostlar, sadece zor zamanlarda yanınızda olanlar değil, aynı zamanda iyi günlerinizde de sizi yücelten kişilerdir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.